Movies I Watched in 2018

Öncelerinde çok fazla ''kara komedi'' tarzı izlemiş ve belki de en başarılı olanlarını seçerek izlediğim için bu gerçekten çok çok basit olmuş. Bu tarzda ki bir diğer sorun da konu ne kadar ağır ilerlerse, o kadar daha kötü yerlere gidiyor.

Stalin'in ölümünden sonra gelişen olaylarla dalga geçmeye çalışmışlar ama film, kendisiyle dalga geçilecek hale gelmiş.

Gerçekten kötü.

Woow. Muzikle alakali olmadigimdann dolayi bu tarz filmleri izlemek her zaman zor olmustur benim icin fakat anlatilan hikaye ve kahraman o kadar dolu bir isim ki.

Ask, dram, basari, hayat kisacasi herseyi icinde barindiran biyografi tarzi film gercekten cok ama cok etkili. Muzikler, performans, akici konu tek kelimeyle muazzam. Efsaneye yakisir bir anlatim olmus kesinlikle.

Konuyla alakali olsun olmasin, mutlaka gorulmesi gereken bir kariyer, hayat ve film.

Ilginc ve guzel bir donem filminden bahsedebilirim. Hemsire olan ve zor durumdaki hastalara yardim etmek.isteyen zengin kiz savas zamanlarini yasiyan Osmanli topraklarina gelir.

Selcuk Yontem ve Haluk Bilginer'in de kisa sureli roller aldigi film genel olarak gayet guzeldi ama konu ilerledikce biraz siradanlasmaya basladi ve filmin sonu da buna yakisir bir sekilde bitti.

Bos zamanda izlemeyi deneyebilirsiniz

Gary Oldman izlemek hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı. Mükemmel performans, hatta filmin önüne geçmiş diyebilirim.

İngiltere, almanların baskısı altındayken yönetime gelen Churchill'in kısa bir dönemini anlatıyor.

Gerçekten tek kelimeyle nefis.

Konuyu basit bir şekilde anlatmaya çalışmışlar. Evet, ekonomiye birazcık aşina olmak gerekiyor. Amerika ve dünya'nın yaşamış olduğu krizin ayrıntılarına güzel parmak basmışlar.

Konuya tamamen ilgisiz olduğumdan dolayı, filme tam olarak adapte olamadım. Bu benim sorunum tabiki.

Cok zordur tek yonlu fimler yapmak. Farkli bir ornegini gecenlerde izleme sansim olmustu, searching adiyla. Tabiki cok daha dinamik, cok daha hareketli olmasindan dolayi ilgimi cekmisti.

Kacirilan kadina sadece 112 servis odasindan verdigi yardimlarla kurtarma cabasi ilginc, hatta orjinal ama uygulamasi bir o kadar zor bir caba.

Uzerine birazcik daha hareket katmak gerekiyormus, belki de benim fazla tarzim degil.

Denenebilir.

Yasanmis hikayeyi anlatma tarzlar biraz garipti hatta beklemedigim kadar. 3cu sinif korku filmi ceker gibi.

Gercekten konusu dikkat edilmesi gereken bir film olmasina ragmen bu kadar basit olmasindan dolayi begenrmedim ne yazik ki.

Tam olarak ne anlatmaya calistilar bilmiyorum ama bu hikayeyi cok daha ilginc ve efektif olarak anlatabileceklerini dusunuyorum.

Zaman kaybi.

Surekli trende yolculuk etmek zorunda olan eski polisimiz, son yolculugunda biraz zorda kaliyor ama tecrubesiyle birlikte olayi cozmeyi basariyor.

Konu, akis, hikaye, anlatis olarak filmi gayet begendim. Yarattiklari gizem sayesinde surekli sonunda ne olacak diye insan merak ediyor.

Tavsiye ederim, izleyin.

Senaryosu özgün bir film. Paris’te yaşayan kahramanımız Georg yaklaşmakta olan faşizm tehdidinden kaçmak için ona teslim edilen iki mektubu yazar olan Weidel’e vermesi gerekir. Georg mektupları Weidel’e teslim etmeden Weidel karısından aldığı ayrılık mektubundan sonra intihar etmiştir. Georg Weidel’in intihar etmeden önce otel odasında yazdığı metni-hikayeyi- ve diğer eşyalarını alır. Hikaye filmin alt metninin yol parkelerini döşer.

Mükemmel zaman kaybı. Zaman harcamaya gerek yok.

Tom Hardy nin kaliteli performansini, eglenceli ve iyi duzeyde diyebilecegim superkahraman filminde izlemek gayet eglenceliydi.

Diyaloglar, konunun tam kivaminda olmasi, suresi boyunca sikmadan izletmesi takdir edilesi.

Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.

Karmasik olaylar sayesinde bir araya gelen ozel dedektiflerimiz, devletin de icine karistigi bir olayi cozmeye calisacaklardir.

Nefis, cok begendim. Konunun tam olarak ne oldugunu hatirlamiyorum bile ama eglencesi nefis. Aksiyonu bol, diyaloglari son derece ilgi cekici.

Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim
Tam çerezlik film

Woooo iste film gibi film, konu gibi konu.

Psikoloji profesoru bir grup gonulluyu standford un icine kapatir ve yazi tura ile gardiyan ve mahkumlari belirler. Daha sonra 2 haftalik surecek olan deneye baslar.

Yasanmis gercek hikaye olan film gercekten nefisti. insanlarin baski altinda otorite saglamak ya da tam tersi otoriteye karsi gelmeleri. Film, aslinda bir deneyden cook daha fazlasiydi.

En etkileyici kisim ise kesinlikle filmin sonu, deneyin sonu degildi. Konusmalar cok ama cok etkileyiciydi.

4 arkadas universitelerindeki cok degerli kitaplari calip satmak ister fakat planlari yolunda gitmez ve hikaye birazcik karisir.

Yasanmis gercek bir hikayenin anlatildigi film, bastan itibaren ilerledikce asiri siradan bir hale gelmis ve siradanlasmis.

Begenmeme nedenim olarak sayabilecegim hir baska konu ise, anlatilan hikayenin siradan olmasi. Yasanmis hikaye filmlerini cok severim ama bu kadar siradan bir konuya yapabilecegim hic bir sey yok.

Olmamis.

Cok begendigim ilk filmden sonra, ikinci filmi izlerken basima bunlarin gelecegini tahmin etmistim.

Zorda kalan kahramanimiz, nerdeyse hic bir aksiyona girmeden filmi bastan sona kadar ici bos bir hikayeyle devam ettirmeyi basarmis.

Zaman kaybi sadece.

Film hakkında duyduklarım olsun, tavsiyeler olsun, etkileyici kapak olsun, her şeyiyle beni kendine çekiyordu. Keşke kendine doğru çekiyormuş gibi yapıp bıraksaymış. Cinsellik tamam ancak mastürbasyon beni fazlasıyla rahatsız eden, kimi zaman tiksindiren bir unsur. Yani 10 numara bir kobe steak hazırlayıp süsleyip yanına hoş bir içki alıyorsunuz. Ağızda eriyen o tatlı o güzel, hafif bıçak dokunuşuyla adeta çizerek dilimleyebildiğiniz steak'ınızı büyülenmiş bir biçimde ağzınıza atacakken rüzgarda salınan hoş kıvrımlarıyla bir kıla şahit oluyorsunuz. Kıllı parçamızı atıp yemeğe devam ederken ki alacağınız tat ile, hiç kıl çıkmayan otantik ortamı sonuna kadar değerlendirdiğiniz bir yemek arasındaki fark gibi bir film. Çıplaklık, cinsellik ve şiddet içeriyor. Ben tarafsız olarak izlemeye devam edemediğimden diğer yorumlara göre izlenilmesini tavsiye ederim.

Filmi izlerken yer yer kopmalar yaşadım. Halbuki ben bir filmi izlerken çok büyük saygı duyar ve pür dikkat izlerim. Özellikle de bu tür filmleri. Ancak bu filmin sürükleyicilik noktasında bazı eksiklikleri vardı ve filmi izledikten sonra bunu bi düşündüğümde bu yorumu yazarken fark ettim ki, filmde eksik olan şey heyecandı. Filmi izlerken hiç heycanlanmıyorsunuz.

Tek kelimeyle mukemmel.

Burada ki ana mesele film ya da anlatilan mesele degil, buradaki ana konu internetin aslinda ne kadar tehlikeli oldugu ve bunun hic farkinda olmamamiz. Film buna sadece cok ufak bir ornek. Verdigi ders, anlattigi konu muhtesem.

Konuyu anlatma sekli de daha once gorulmemis bir sekilde nefis. Cook basit bir sekilde bu kadar anlami ve etkisi buyuk bir film yaptiklari icin tebrik ediyorum.

Ilginc ve bir o kadar da garip bir film.

Kendi intikamini kendi almaya calisan, superkahraman ama bir o kadar yenilmez olmayan karakterimizin azcik uzun ve sikici hikayesi.

Farkli bir super kahraman yaratmaya calismislar ama bana kalirsa o kadar da basarili olamamislar.

Uzun süresine rağmen hiç sıkmayan, derinlikli karakterleri, gerçekçi anlatımı, şaşırtıcı sahneleriyle seyirciyi içine çeken harikulade bir polisiye gerilim filmi.

Biraz ağır ilerlemesine rağmen, mutlaka izleyin derim.

Oyunculuklar şahane.

Yazmak için yazanın hayatını anlatan zevkle izlediğim bi film oldu benim için. Yazma amacını sorgulatan: yazmak topluma adapte olmak mıdır yoksa toplumdan büyük bir kaçış mıdır sorunsalı hikayenin özetini anlatıyor. Şehirdeki odaklanma sorunu günümüze denk azalmayıp artmış olduğunu görüyoruz. İzlenmeli!

Biraz fazla ağır ilerlemesine karşın, kaliteli olduğunu belirtmek isterim.

ABD nin dünya arenasina surdugu ilk ve tek satranc sampiyonu oyuncunun hikayesi. Soluk almadan izlenebilecek bir film. Filmi anlamak icin satranc biliyor olmaniza gerek yok, ama filmi izledikten sonra kitabini okumak isteyebilir, hayati hakkinda derin bir arastirma yapmak isteyebilirsiniz.

Spor biyografisi olmasi acisinda bende yeri ozel llacak bir film.

Sadece, nefis

O zamanlar denizden dunyayi dolasmak meshurdur. Denizlere cok merakli olan karakterimizde bunu kendi tasarimi olan teknesiyle basaracagini dusunur. Arkadina gazeteleri ve sponsorlarini alarak beklenenden hizli ve hazirliksiz olarak denize acilir.

Daha sonrasinda ki hikaye ise tam bir hayal kirikligi. İmkansizliklardan dunya turunu tamamlayamaz ve tarihin en buyuk yalancilarindan biri olarak tarihe gecer.

C.Firth mukemmel bir oyunculuk sergilemis, sirf performansi icin izlenecek kadar iyi bir film ve merak uyandiran bir konu ayni zamanda.

Biraz akis fazla agir ama yine de denemeye deger.

B.Pitt ve yine 2. Dünya savasi filmi. Almanlara karsi nasil bir kini var bilemem ama ozellikle sectigi bir gercek. Ordu gorevlisi Vatan, hayatinin askini bulur evlenirler ve bir de cocuklari olur.

Mesele tam olarak buradan sonra basliyor ve film tam olarak bu noktada akmamaya basliyor.

Sonu ise bir cok yerde yazildigi gibi ters kose ya da nefis bir son degil. Hatta aksine ne yazik ki son derece bos olmasina ragmen duygusalligin tavan yapmasindan dolayi begenilebilir.

Kaliteli oyuncu kadrosu izlemek guzeldir.

Düşündüğümden çok daha iyi bir film. Kesintisiz ve sıkılmadan izleniyor
Zulüm katliam ve bir grup gencin haklı özgürlük mücadelesi. En çok da bu gençlerin sonu insanın içini burkuyor

İzlemenizi tavsiye ettiğim bir filmdir.

BP sirketi petrol cikartmak isterken biraz fazla acele eder ve ondan sonra da olanlar olur. Yasanmis bir hikaye olmasi konuyu cok kasvetli hale getiriyor. Ortada gercek bir doğa katliami var tam olarak.

Sahneler nefis, gercekten olayin icindeymis kadar yakin gercege. Oyuncu kadrosu oldukca tatminkar.

Basindan bir an kalkmadan bana kendini izlettiren film olmustur. Sene icinde izledigim en iyi filmlerden biri.

Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.

Evet bastan itibaren uzel bir ask filmi yaratilmaya calismislar. Hatta ortalarina kadar gayet de guzel gidiyordu ve konusu da kabul edilecek kadar iyiydi fakat surenkn uzunlugu ve gittikce kisirlasan konu ne yazik ki eldeki bir cuval inciri berbat etmis.

Sonu ise ayri bir facia. Izlemek icin verdigim zamana cok yazik oldu.

Bir ailenin hayatindan kesit sunan film kisacasi hic bir seyi anlatmiyor. Ortada çok ciddi bir trajedi var ama hayatlarina hic bir sey olmamis gibi devam etmeleri ayri bir konu.

Sonunu en azindan bir yere bağlamayi basarsalar cok guzel olabilirdi ama o da olmayinca kocaman bir bosluk.

Guzeldi. Yasanmis gercek hikayelere cok guzel bir ornek daha. Bastan sona hikaye, karakterler konu nefisti diyebilirim.

Baslarda cok yavas ilerlemesine ragmen sonlara doğru biraz daha heycanli oldu ve iste o zaman tam olarak konuya adapte olabildik.

Tavsiye ederim. Savas zamani, avrupayi guzel anlatan filmlerden biri...

El secreto de sus ojos (2009)

Herşeyin orjinali en güzelidir. Tüm zamanlarda izlediğim en iyi film ve senaryolardan biri olan ve en iyi yabancı film oscarı olan yapımın hollywood uyarlaması.

Karakter ve oyuncuların güzel seçilmesi, konunun işlenmesi gayet güzel. Sorun şu, filmi bildiğim için izlerken herhangi bir zevk alamadım ne yazık ki.

Gerçek versiyonun yanında adından bahsedilmesine bile gerek yok.

Filmin en büyük eksiği gibi görünen durum, filimin ana eksenini oluşturan 15.17 Paris trenine yapılmaya çalışılan ve engellenen terör saldırısına filmin sonunda çok az yer verilmesidir. Oysa filmin ismi 15.17 Paris treni değil de başka bir isim olsaydı ve film bu şekilde sonuçlansaydı kimse bu beklentiye girmez ve bu sonuca varmazdı. Evet, ana olaya çok az yer verilmiş.

Konu kayması olunca farklı bir his uyandırmasına rağmen genel olarak film gayet güzeldi. Ana karakterlerimizin geçmişleri çok güzel incelenmiş ve anlatım konusunda da herhangi bir sıkıntı yoktu.

Genel olarak beğendim diyebilirim ama o kadar da üzerine konuşulacak bir film değil.

Orta dereceli konusu olan, Fırat Tanış'ın şov yaparak kurtaramadığı, lise diyaloglarından hallice olan film, muhtemelen cep kamerasıyla çekilmiştir.

Zengin, ancak özel hayatında sorunlar yaşayan sanat galerisi sahibi Susan Morrow (Amy Adams), 20 yıl önce acımasızca terkettiği eski eşi Edward Sheffield'dan (Jake Gyllenhaal) yazdığı romanın taslağını alır. Roman hem Susan'a adanmıştır, hem de Edward'ın Susan'a taktığı lakaptan yola çıkılarak romana Gece Hayvanları adı verilmiştir. Susan kitabı okudukça kendi hayatını ve Edward'la ilişkisini tekrar sorgulayacak ve yaptığı hatalarla yüzleşecektir.

İşte bunu beğendim, filmde 2-3 farklı hikayeden bahsediliyor ama aslında tamamen birbirinin yansıması olan konular. İşleniş sırası da çok kalabalık olarak ilerlemediğinden dolayı, filmin içinde kaybolma gibi bir derdiniz olmuyor.

Başlarda birazcık anlamsız gelebilir fakat filme şans vermekte yarar var.

Kesinlikle tavsiye ediyorum

FBI kurucularından olan 50 yıl boyunca yöneten ve her kezin kirli çamaşırlarını bilen J. Edgar'ın ölümüyle birlikte hızlanan derin devlet yapısını sekteye uğratan Mark Feltin yaşamının bir kesidi izliyoruz. Amerikan tarihinin kanıtlanmış en büyük skandalı olan watergate'in iç yüzünü anlatmaya çalışan ama yeterli kadar ne derin olabilen ne de farklı açılardan bize sunabilen bir yapım.

İşleniş olarak ve oyuncu performansları olarak filmi çok beğendim. J.Edgar filmini de izlemiş biri olarak, ikisi arasındaki bağlantıyı biraz daha rahat olarak çözmeme yardımcı oldu.

Bir balıkçı olan Ali, hayatını küçük oğlu Efe'ye adamıştır. Ali’nin bu hayatta tek tutunduğu dal oğlu Efe olsa da, Efe diğer çocuklardan farklıdır. İletişim sorunu olan Efe, gülüp oynayan, duyduklarına tepki verebilen bir çocuk değildir. Oğluyla bağ kurmaya çalıştıkça daha da yalnız hisseden Ali'nin en büyük isteği ise, oğlunun onu anladığını bilmektir.

Film bir noktadan sonra gerçekten çok sinir bozucu oluyor ve durum daha fenaya gittikçe insan bir anda farklı şeyleri sorgulamak istiyor. Çocuk yüzünden babanın başına gelmedik olay kalmıyor ama, 7 yaşına gelene kadar nerdeydiniz? Özel bir eğitim alması gerekmiyor mu? Diyelim ki farkedildimedi, böyle bir hayatı yaşamak zorunda bırakılıyor bu çocuk.

K.Tatlıtuğ gayet iyi performans sergilemiş. Medyatik hali dışında kendisinin oyunculuğunu beğeniyorum ama bu filmi kurtarmaya yetmemiş.

Yer yer sinir bozan, yer yer dramı en ağır şekilde yaşatan film vasatı aşamıyor.

Dünya orta siklet boks şampiyonu olan Matty Burton, artık kariyerinin sonuna gelmiştir. Burton, son maçının parasını alıp artık oyundan çıkması gerektiğine karar verir. Hayatta tek bir amacı vardır o da eşi Emma ve gelecekti kızları Mia’ya güvenli bir hayat sağlamak. Fakat hayatın Matty için başka planları vardır.

Fazla ağır tempoda ilerleyen spor/dram filminden istediğimi aldığımı söyleyemem. Olayları inceleme tarzı çok sığ olarak kalmış. Mükemmel oyuncu performanslarına rağmen anlatım sınıfta kalmış.

Bir şans verilebilir.

Mae Holland (Emma Watson) dünyanın en güçlü teknoloji şirketlerinden biri olan The Circle'da iş bulduğunda büyük bir mutluluk yaşar. Burada geçirdiği ilk zamanlarında da her şey yolunda görünmektedir, hatta şirkette yükselmeye de başlamıştır. Ancak şirketin, milyarlarca insanın özel hayatıyla ilgili ne kadar çok şey bildiğini yavaş yavaş öğrendikçe, bireysel özgürlüklere nasıl saygısızlık edildiğini anladıkça fikirleri değişmeye başlayacaktır.

Bu tarz filmler daha önce de izlediğimi hatırlıyorum, kendi tarzının iyi örneklerinden biri. Teknolojinin insan hayatını nasıl ele geçirdiğini ve hatta geçirebileceğini çok iyi anlatmış. Filmde anlatılanlar fazla hayal ürünü fakat düşününce aslında bu tarz bir dünyadan o kadar da uzakta değiliz. Selfie çekilirken ölen insanların bile olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Konu ve performans olarak çok beğendim. Verilen mesajlarda çok yerinde tabi anlayabilene. Bu tarz filmlerin daha çok yapılması dileklerimle.

Bir cinayet soruşturmasını , arka planında ise , katledilip rezervasyonlarda yaşamak zorunda bırakılan ve amerikan devleti tarafından umursanmayan kızılderililerin çaresizliğini izliyoruz. "Polisiye" den çok vahşi doğada iz sürme macerası.

Fakat biraz daha acıklı olmaya devam etti. Verilen mesajlar, sahne çekimleri ve hikaye yeteri kadar acıklıydı. Temposu çok ağır olarak ilerlemesine rağmen bir şekilde temiz anlatım sayesinde izleyiciyi ekrana bağlamaya devam ediyor.

Birazcık sabır gösterebilirseniz, güzel film.

Sadece biraz daha kaliteli olmasını beklerdim.

Klişe bir laf vardır ''ailecek izlenecek komedi filmi''.

Vasat.

Git gide daha suni olmaya devam ediyor.

Geçmiş olsun.

Fazlasını hak ederdi.

Bir restoranda vale olarak çalışan Sean Falco ve Derek Sandoval, onlara emanet edilen araçları müşterilerin evine girip hırsızlık yapmak için kullanmaktadır. Ancak bir gece, Sean zengin patron Cale Erendreich'in evine girdiğinde ve evde esir tutulan Katie isimli bir kadınla karşılaşır. Katie'yi serbest bırakamaz.

Tam olarak da çarşı pazarın karışması burada başlar. Tam olarak bu noktaya kadar klişe olarak ilerleyen film, katilin ne kadar pisko bir karakter olmasıyla devam ediyor. Gerçekten gerilim,suç,polisiye alanında nefis bir iş çıkartmışlar. Giriş, ilerleme nefis, bir solukta izleniyor ama filmin sonu biraz daha yaratıcı bir sonla bitebilirdi.

David Tennant, kimdir bilmem ama anladım ki tamamen benim ayıbım. Filmi tek başına başladı ve bitirdi.

Nefisti...

P.T.Anderson ve D.D.Lewis ortaklığını izlemek, bir sinema seyircisinin, sinemadan alacağı en büyük zevklerden biri olabilir. Zengin kesimin terzisi ve fakir kesimin kızı arasında geçen nefis bir hikaye.

Konunun ağır ağır işlemesi, diyaloglar hatta ayrıntılar. Her saniyesini ince ince işlendiği ve özenle yapıldığı o kadar belli ki. Özellikle kahvaltı sofrası hikayesi nefis. Söylenecek kelime bulmak çok zor.

İlişkinin aslında ne kadar zor olduğu, egoların çatışması, kızın asla adamın ağırlının altında kalmaması nefis.

Harika bir film izledim, ve D.D.Lewis'in sinemanın gerçek efsanesi olduğunu bir kere daha anladım. Bir oyuncudan çok daha fazlası, sanat eseri gibi her oynadığı film.

Eşi Charity ve 2 küçük kızıyla sıradan bir hayat yaşayan P.T. Barnum (Hugh Jackman), ailesine daha müreffeh bir hayat yaşatamamanın verdiği üzüntüyü her gün hissetmektedir. Bir akşam kızlarıyla konuşurken aklına bir fikir gelir: Daha önce hiç görülmemiş şeyleri, insanlarla buluşturacaktır. Bu fikir ilk başta pek kabul görmese de kurucusu olduğu sirk, aldığı birçok tepkiye rağmen müthiş bir başarı kazanacaktır.

Gerçekten tek kelimeyle mükemmeldi. Müzikal filmler bana her zaman aşırı sıkıcı ve kısır gelirler ama bu sefer ki çok farklı bir noktada bu yüzden puanlamada elimi korkak alıştırmak istemedim.

H.Jackman'ı bir kenara bırakırsak, oyuncu kadrosunun tamamı mükemmeldi ve konu da bir o kadar güzeldi. Eleştirilecek tek noktası, filmin sonunun fazla oldu bitti ye getirilmesi olduğunu söyleyebilirim, ama kuşkusuz 2017'nin en iyi filmlerinden biri olduğunu söyleyebilirim.

Mutlaka izleyin, pişman olmayacaksınız.

1970'lerin başında The Washington Post'un araştırmacı gazetecileri, Amerika Birleşik Devletleri'nin Vietnam'a 25 yıldan uzun süredir yaptığı müdahaleleri gösteren çok gizli belgeleri ele geçirmişlerdir. Bu belgeler devlet sırrı niteliğindedir ve yayınlayıp yayınlamama kararı, gazetenin genel müdürü Katherine Graham (Meryl Streep) ve genel yayın yönetmeni Ben Bradlee'ye (Tom Hanks) kalmıştır.

Çok güzel bir film. Basın nedir ne işe yarar? Politikacı gazeteci ilişkisi nasıl olmalı ? bu soruların cevabını film çok güzel veriyor gayet başarılı bir film Amerikanın hatalarını yüzümüze çarpıyor propaganga yapmıyor. Türkiye de olayların nasıl ilerlediğini gördükten sonra üstüne bu filmi izlemek gerçekten bana farklı duygular yaşattı.

Filme gelince, ilk 1 saati çok boş ve sıkıcı geçtikten sonra, 2. kısımda olay biraz daha olgunlaşmaya ve gelişmeye başlamasıyla heyecan da artıyor.

Mutlaka izlemeniz tavsiye olur. 1971'de ABD'de büyük ses getiren 'Pentagon Belgeleri' skandalı konuyu ele alan film benden güzel bir notu hak etti.

Bilmediğim konuları izlemek, çok zevkli.

Oğuz ve Bekir'in yaşadığı olayların üzerinden 6 yıl geçmiştir. Çok gizli bir görev için bu kez Özel Kuvvetleri 8. Muharebe Arama Kurtarma Timi'ne birlikte katılırlar. Bu görev, Kuzey Irak'ta bir terör örgütü tarafından kaçırılmış gazeteci Ceyda Balaban'ı kurtarmak ve sağ salim Türkiye'ye getirmektir.

Türk sinemasında bu kalitede filmler izlemek harika bir duygu. Yabancı - Türk karşılaştırması yapmadan belirtmek isterim ki, çita çok farklı bir yere konmuş. Zamanından biraz daha geç izlemenin zararları olarak o atmosferi yaşayamadım fakat ortalıkta dolaşan gereksiz bir çok yorumdan da uzak tutabildim kendimi.

2. filmi çok daha beğendim, nedeni ise biraz daha kurgusal ve çekim olarak profesyonelliğin artmış olmasıydı.

Çok çok çok beğendim. Kesinlikle tavsiye ederim.

Karmasik irlanda tarihi zamanlarinda bir hapishane hikayesi.

Baslarda cok sikici gide film sonlara dogru biraz hareketleniyor. Suresi sayesinde sikilmadan rahatca izlenebilecek bir film.

Film esnasinda verilen ince mesajlar sayesinde, o zamanlar yasanan hayatlar ile alakali empati yapabiliyorsunuz.

Tatmin eden bir son. Tavsiyedir, izlenebilir.

Biri uzun, diğeri kısa dönem iki geçimsiz asker, merhametsiz bir dağın zirvesinde terörle zor bir mücadelenin içine girerler. Hayatta kalmak için önce kendilerine, sonra birbirlerine güvenmek zorundadırlar.

Hani yolculuk filmleri vardır ya, karakterlerin bir yerden bir yere gittiklerini. Yabancı yapımları iğrenç olur ama izlerken hep farklı gelir. Askerlik filmi olması, askerliğini yapan biri olarak beni bile farklı duygulara sürükledi.

Ufuk Bayraktar çok çok farklı bir oyunculuk performansı sergilemiş. Çok beğendim. En zor anlarda bile güldürmeyi başardı.

Türk filmlerinde genelde aksiyon, heyecan dediğimiz zaman biraz duraksarım, tereddüt ederim ama çok farklı seviye.

Amatör havası çok güzeldi, 2. filmi de izlemek gerekiyor.

Başarılı sivil havayolları pilotu Barry Seal (Tom Cruise), ailesiyle huzurlu bir hayat sürdürse de CIA'den gelen cazip teklifi reddedemez ve devlet adına Güney Amerika'ya silah taşımaya başlar. Ancak işler büyüdükçe dönen paralar da büyür ve Barry kendini CIA'in yanında Pablo Escobar gibi uyuşturucu tacirleri için de çalışırken bulur.

Biyografi filmlerini her zaman sevmişimdir ve güzel örnekleriden biri daha. Keyifle zaman geçirerek izlenileceklerden. Senaryonun biraz daha karışık olması genelde bu tarz filmlere biraz daha heycan katıyor ama eldeki malzemeyi işlemek bu kadar oluyor.

Tavsiye edilir.

17 yaşındaki Mike Lassiter (Gabriel Basso) zengin bir adam olan babası Boone Lassiter'ı (Jim Belushi) öldürme suçuyla mahkemeye çıkarılacaktır. Genç Mike'ı savunma görevini avukat Richard Ramsay (Keanu Reeves) üstlenir. Ancak bütün işaretler Mike'ın cinayeti işlediğini gösterdiği gibi, Mike da cinayeti kendisinin işlediğini söylemek dışında tek kelime etmemektedir.

Mahkeme salonunda geçen filmleri daha önce bir çok kez izledim ve hatta nefis örnekleri de var diyebilirim fakat Whole Truth çok fazla yüzeysel olarak kalmış. Hikaye, konu gayet güzel ama karakterlerin azlığından dolayı, filmin son yarım saatine girdiğinizde sonunu tahmin etmek çok basit oluyor.

Yani bir noktadan sonra, filmin sonuna kadar saklanması gereken dram, gerilim, gizem ne yazık ki kalmıyor, acaba ne zaman bitecek havasında izleniyor.

Genel olarak çok güzeldi diyebilirim, evde izlenebilecek tarztan. Reeves'i sinemada izlemek her zaman farklı bir olay tabi, orası ayrı.