Movies| I Watched in 2014

Özcan Deniz ve filmler... Bu ikiliye yan yana hatta iç içeyken çok karşıyım. Pardon karşıydım!

Evet Özcan Deniz bundan yıllar yıllar önce hayatımıza girdi ama keşke filmlerimize girmeseydi dediğim çok olmuştu. Fakat bu filmi beğendim. Olay örgüsü, karakterler ve dram...

Türk insanı sever dramı. Onu ağlatan veya içini burkan bir yapıt gördümü başlar ağlamaya ve dilinden düşürmez; "bu güzeldi" demeyi. FAKAT

Film güzel ama sadece güzel. Öyle hayran kalınacak bir film olmamış ki olabilirmiş! Senaryo güzel, güzel işlenmiş ama harika işlenebilirmiş çünkü günümüzde gördüğümüz sıkıntılardan oluşturulmuş. Oyuncu seçimleri oyunculuklar güzel ama ÖZCAN DENİZ oynamasa harika olabilirmiş!

Evet Özcan Deniz deneye yanıla film çekmeyi,yazmayı ve yönetmeyi öğrenmiş ama lütfen oynamasın. Oyunculuk kötü ve önüne geçiyor filmin.

Şunu da belirteyim bu film avrupa yapımı olsaydı goygoyları çok olurdu. Güzel tatlı film olmuş. Bir daha ki filminde Özcan Deniz'i sadece senaryo ve yönetmen koltuğunda görmek dileğiyle...

Dört yakın arkadaşımız var. Isimleri; Deniz Cenk Ayhan Barış.. Ayhan'ın doğum günü için diğer arkadaşları güzel bir koyda on numara bir rakı masası hazırlamışlar ve film burada başlıyor.

Dört ayrı insan,dört ayrı sorun,dört ayrı hayat. Koyu bir muhabbet dönecek ve bu muhabbet nerede dönecek tabikide rakı masasında dönecek.

Sade, doğal ve kafa yormayan bir film.

Al bir küçük rakını, kur masanı abi aç bu tatlı sade sakin filmi, katıl rakı masasındaki muhabbete.

Filmin konusu;

Luke ve Kate Chicago'da bir mekanda beraber çalışmaktadırlar. Çok yakın arkadaş olan ikilinin beraber olması için tek engel ikisinin de başkalarıyla ilişkisi olmasıdır. Luke'un sevgilisi artık kendisinden evlenme teklifi beklerken, Kate'in de bir müzik prodüktörü ile bir ilişkisi vardır. Bu iki çift bir hafta sonu beraber bir orman evine tatile giderler ve daha da çok bira ilişkilerin akışını değiştirecektir.

Film için çok güzel şeyler yazmak isterdim çünkü filmde benim hayran olduğum, güzelliğiyle hayallerimi süsleyen kadın "Olivia Wilde" oynuyor. Aslında filmi izlettiren de ta kendisiydi benim için.

Heyecanla filme başladım. Dedim ki ilk 10 15 dakika ısınmalardır. Bu yüzden beklentimi hep küçük tuttum ama yok 10 dakika geçti ısınıyoruz 20 dakika geçti ısınıyoruz eh son olarak 30 dakika geçti baktım ki aslında biz ısınmalara başlamamışız. İte kaka filmin sonuna geldim.

Filmde hep bir şeyler eksikmiş gibi sanki. Sanki o sahnede bazı şeyler yokmuş veya oraya "şu şu şu" konulsa çok güzel olacakmış gibi. Kolay kolay bu duyguyu bu izlenimi kazanmam ama arkadaş;

BEN BU FİLMİ ANLAMADIM ! NE OLUR İZLEYİN,ANLAYIN VE BANA ANLATIN!

Bu aralar aşk tribine girdiğim, şu filmlerdeki meşhur aşkları bende yaşayabilecek miyim ? diye dolandığım evrelerden birindeyim ve bu zamanlarda genelde romantik-komedi izlerim.

Kendimi bırakıp filmden bahsedecek olursam; bir kahramanımız var ve adı "George". Bu delikanlı 17-18 yaşlarında ergenliğin doruklarında. Iyi bir ressam adayı ama sorumsuz ve okulla pek arası yok aslında hayatlada pek arası yok. Ölüm konusuna fazla takılmış ve asosyalliğin dibine vurmuştur. Tam da bu esnalarda ikinci kahramanımız "Sally" çıkar ortaya ve bizim George alt üst olur.

Liseli filmi olmaya aday bir film. Yukarıda bahsettiğim psikolojimin beni sürüklediği bu film zaman kaybı değil hafiften gideri var. Giderden bahsetmişken Emma Roberts'a da bir parantez açalım ve güzele güzel diyelim. Parantezi kapatacak olursam film gerçekten liseli filmi ama olurda beyninizi kullanmamak ve boş boş duracaksanız açın bu filmi izleyin.

Güzel bir sözdür ne kadar az beklenti o kadar büyük mutluluklar. Bu tarz filmlere böyle yürüyün beklenti olmadan sadece zaman öldürmek için gidin ve bir sigara yakın giden zamanların ardından.

Sonunda buldum !

Aslında çok fazla romantik-komedi seven biri değilimdir, sadece beynimi yormak istemediğim ya da aşk triplerine girdiğim zamanlar izlerim. Fakat yıllardır da özlemle romantik-komedi arıyorDUM! Belli başlı o klasiklerden öte bir film, daha doğal, daha yoğun ama ağlatmayanını arıyordum ve 17 Nisan 2014'te buldum..

Filmden bahsedecek olursam; iki ana karakterimiz var, "Anna ve Jacob". Amerika'da üniversite eğitimi gören bu iki genç zamanla birbirlerini farkeder ve aşık olurlar. Gerçekten rüya tadında zamanlar geçirirler ta ki Anna'nın vizesinin süresi dolana kadar. İşte hikayemizde burada başlıyor. Bu iki genç aşık ilişkileri için ne kadar fedakâr olup, nelerden vazgeçebilecekler? Yahut pes mi edecekler?


Filmin konusunun diğer romantik-komedilerden pek bir farkı yok aslında ancak işlenişi açısından çok fazla farkı var!

Genelde "ya ben bugün bir aşk filmi patlatayım" diye girişip, bulduğumuz filmlerde biz o filmlerde, filmin bize telkin ettiği duyguları yaşıyoruz. Ee nerede kaldı bizim o kendi duygularımız?

Ben ilk defa bir filmde geçmişi bu kadar hatırladım. Film bize o sahneyi o duyguyu hazırlıyor ve bize sadece gol atmak kalıyor. Evet filmde ağlamadım ama ağlamaktan daha beter oldum.. Geçmişle yüzleştim...

Kesinlikle tavsiye ederim bu filmi çünkü sana hamuru veriyor ve sen yoğuruyosun..

Hayal kırıklığı!

Filme başlamadan önce güzel duygularım vardı. Filmin afişi, ismi ve kısmen de olsa konusu, beni izle diye bangır bangır bağırıyordu. Fakat sadece bağırmakla yetindi.


Bir yazar ve onun hayal dünyası...

Hayal dünyasında sıkışıp kalmış kişiliğini oturtamamış bir insan. Ve bu insan aşık olur. Kime mi ? "Bu kız bana hayatta bakmaz" denilecek türden bir kıza. Aslında bu kız dönüp sana bakar eğer kendin olursan ama olurda kopya çekersen kızın hayatından, olurda bir de farkedilirsen işler iyice karışır.

Vasat bir film.

En sevdiğim cinsten!

Filme başlamadan önce konusunu okusan, sıradan, başarısız olabilecek bir film diyebileceğimiz tarzdan ama güzel olanda bu değil mi, ters köşe ?

Filmin konusuna bakacak olursak;
Yıl 2031 ve dünyanın sonu gelmiş. Her yer buzullarla kaplı. Bir tren var şuanki yaşadığımız sistemi andıran. Bu trende ekolojik bir denge var ve sağ kalmayı başarabilen insanlar. Bu insanların etkileşimini gösteren bir film.

Ezilenlerle, ezenlerin mücadelesi.. Benim için filmin özeti.

Olağan filmlerin dışında farklı bir film. Gideceği ve duracağı yeri çok iyi belirlenmiş ve insanı başlar başlamaz içine alan bir film.

Kesinlikle tavsiye ederim ve bu film için benim nacizade görüşüm; 2013 yapımı olan filmler içerisinde gerçekten saygı gösterilmesi gereken bir film.

Eksik kalmış...

Mükemmel bir konusu var filmin. Bir adam hafızasını kaybetmiştir ama öyle bildiğimiz gibi değil daha farklı. Geçmişi hatırlıyor ama yakın zamanı her sabah uyandığında unutuyor. Ve tam bu noktada güzel bir kadın ve aşk giriyor.

Birçok filmde buna benzer bir konu gördük. Fakat bu gerçekten çok daha farklı içeriklere sahip. Mesela şöyle düşünün, her senaryo veya senaryonun en ince düşüncesi bir hammadde ve siz bu hammaddeleri işleyerek ortaya bir mücevher çıkarıyorsunz. İşte bu filmin hammaddesi diğerlerinden daha özel ve güzel.

Fakat!

Hep eksik kalmış. Bazi anlar, bazı sahneler. Sanki iyi işleyememişler.


Film gerçekten ilk dakikasından itibaren seni içine alıyor ve bırakmıyor eyvallah güzel film AMA bence şaheser yaratılabilecek bir konuya, oyuncu kadrosuna sahip bir filmmiş. Ama ne yazık ki kullanamamışlar ve film vasat üstü kalmış. Araya giden bir muhteşem senaryo ve fikir daha.

Yinede gideri var. İzleyin.